making recordings for myself and for The Turkish Listening Library
İki hafta önce ailece Antalya’ya gittik. Antalya, Fethiye, Kalkan, Kaş, Demre ve başka köyleri gördük. Antalya Havaalanında bir araba kiralayıp Fethiye’ye gittik. O yolda çok güzel manzaralar vardı. İstanbul’a geldiğimizden beri daima şehirde kaldık. Dağlar ve yaylaları geçtik. Amerika’da bunun gibi yerlerde oturuyorduk. Dağlar yoktu ama çiftlik gibi bir yerdi. İlk gecemizde de, Fehtiye’deki pansiyonda kaldık. İyi bir pansiyondu ama kliması bozuldu ve soğuk bir gece geçirdik. Ertesi sabah iyi bir kahvaltı olduğu için her şey çok iyiydi. Kahvaltı yaptıktan sonra Fethiye’nin arkasındaki mezarları görmeye gittik. Mezarlar Laykınlarındı. Mezarlar bir uçurumdu. Mezarları görmek için on dakika yukarıya yürüdük. Fethiye’den çıktıktan sonra Leton’a doğru giderken, çok seralar gördük. Onlar domatesle doluydu. Çok ilginçti. Leton çok eski bir şehirdi ama şimdi sadece tarihi bir yer. Leton’un tiyatrosu çok güzel ve onun üç tapınağını görebildik. İlk ve ikinci tapınakta, sadece temel taşlar kalmıştı ama Atina Tapınağının yanında balık ve kaplumbağa dolu küçük bir göl vardı. Gölün etrafında gezerken, dört beş çocuk göle gelip balık yakaladı. Biz onların yanına gidip beş on dakika onların hayatları hakkında konuştuk. Onlarla bir fotoğraf çekildik. Leton’da her şeye baktıktan sonra, arabamıza binip başka yere gitmeye hazırlandık.
Harika bir yazı, tebrik ederim.